“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim
İnan ki her ne demişsem, görüp de söylemişim.”
Sözlerime başlamadan önce, yeri hiçbir zaman dolmayacak olan millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’a vefatının 86. yılında Allah’tan rahmet diliyorum. Bu yazımı objektif kimliğimi bir kenara bırakarak en kalbi duygularımla ele alıyorum. Sonsuz saygı, minnet ve özlem ile…
Kütüphanemde hararetli bir şekilde kitap arayışı içerisindeyken, geçmiş yıllarda okumuş olduğum bir kitaba rastladım. Fikirler ve Hatıralar Etrafında Mehmed Âkif’i Anlamak. Tekrar okumaya başladım. Kitabın “Mehmed Âkif İçin Ne Dediler?” bölümünde bir şairin talihsiz açıklamaları karşısında, şaşkınlık ve öfke ile kalakaldım. Geçmiş yıllarda gözümden kaçmış olacak ki Şükûfe Nihal’in bu densiz röportajını fark edememişim.
Röportajında vatan şairimizin skolastik bir kafa olduğunu söylüyor ve ekliyor: “…ben onda bir halk şairi vasfını da pek göremiyorum.” Bunlar yetmezmiş gibi “Âkif’in Türk inkılâbına tek bir hizmeti yoktur” cümlesini eklemez mi?! Bu satırları okudukça başımdan kaynar sular dökülmeye başladı. Sinir kat sayımı arttırmamak adına kitabı bir kenara bıraktım. Papatya çayımı yaptım ve sakince tekrar kitabı elime aldım.
Âkif okurken canı sıkılıyormuş hanımefendinin! Aman sizin canınızın sıkılması çok umurumuzdaydı!
Âkif’in bayağı –aşağılık- bir lisanla yazdığını söyleyerek sözlerine devam etmiş, o hâlde bu cümlelerin dünyadaki en bayağı cümleler olduğunu da ben söyleyeyim. Hayatımda bu röportajdan daha alçağına rastlamadım!
Röportajdan belli kısımlara burada yer verdim. Bir kısmını yazamadım çünkü insanın okudukça sinir kat sayısı yükseliyor. Yazarken bile ellerimin sinirden titrediğini belirtmek isterim. Adını bile anmak istemediğim o şahsiyet de istediği kadar roman, şiir yazmış olsun. Benim gözümde sadece bu bayağı röportajdan ibaret kalacak.