Kur’an-ı Kerim bizlerin dünya ve ahiret mutluluğunu gerçekleştirmeye rehberlik eden eşsiz bir kitaptır. Dünya hengamesinde bizleri dosdoğru yolu bulmamız için yaptığı uyarılarla, müjdelerle ve öğütlerle bize yol gösteren ilahi son kitaptır. Bizlerin, derdine derman olan bir hayat reçetesidir. Sadece bireyi değil, ailenin saadetine, huzuruna, muhabbetine vesile olan bir başvuru kitabıdır.
Kur’an-ı Kerim’de belirtilen hususların hayata nasıl tatbik edileceğini gösteren sünnet ise İslam’a gönül vermiş bizler için bir kılavuzdur. Müminler için en güzel örnek olarak nitelendirilen Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yaşayışı, aile bireyleriyle iletişimi bizler için her zaman örnek olmuştur. “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.” (Haşr, 59/7) ayeti bizlere öncelikle Hz. Peygamberin sünnetine uymamız gerektiğinin üzerimize düşen bir görev olduğunu belirtir. Reyting uğruna yapılan, ne idiği belirsiz programlar nedeniyle aile kurumu maalesef ki tarihte hiç görülmemiş şekilde hasar gördü, görmeye devam ediyor. Günümüzde Hz. Peygamberin örnekliğine ihtiyaç duyduğumuz meselelerin başında aile ilişkileri geliyor.
İnsanın yetişmesinde ailenin önemi çok büyüktür, bu yüzden rehber kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ailenin özel bir yeri vardır. Ailenin kuruluşu, eşlerin birbirine karşı sorumlulukları, hak ve sorumluluklar, problemlerin çözümüne dair yollar, aile kurumumun saadeti gibi konular geniş çerçevede ele alınmaktadır.
“Onlara ısınıp kaynaşasanız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum 30/21) Ayetinde belirtildiği üzere, aile çatısının sevgi, şefkat, merhamet temeli üzerine kurulması, Allah’ın eşler arasına koyduğu ülfet, muhabbet sayesinde gönüllerini birbirine ısındırmasıyla mümkündür.
“Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz…” (Bakara 2/187) ayetiyle eşlerin birbirlerine olan yakınlığı anlatılmaktadır.
Eşler birbirlerinin, arkadaşı, yoldaşı, sırdaşı olmalıdır. Eşlerden birinin başına gelen dünyalık bir sıkıntı paylaşılmalı, bu sıkıntılı yükün altından beraber kalkılmaya çalışılmalı ve böylece yükün ağırlığı hafifletilmelidir. Toplumumuza baktığımızda özellikle biz erkekler derdimizi, sıkıntımızı aile bireylerine hissettirmeden çözmeye çalışıyoruz. Bu doğru olmayan bir davranıştır. Sıkıntıların paylaşıldıkça azalacağı akıldan çıkarılmamalıdır. Bu sadece kadınla erkek arasında değil, bütün aile fertleri tarafından da sergilenmelidir. Çocuklarımız, mahallede, okulda, yakın akraba çevresinde hoşlandıkları ya da hoşlanmadıkları şeyleri aileleriyle paylaşmalıdır. Bu ortamı oluşturmak da ailedeki büyüklere düşmektedir.