KUVVETİN TAMAMI ALLAH’A AİTTİR
İslam inancına göre “Kuvvetin tamamı Allah’a aittir” ve “ Allah’ın verdiği dışında kuvvet yoktur”. Çünkü kuvvetin tek kaynağı Allah’tır.
Bu inanç kalplerde yerleşti mi insana istikamet verir ve onu TEVHİD akidesine yönlendirir.
Yaradılışı itibariyle zayıf olan ve fıtri olarak daha kuvvetli olana boyun eğen insanı, Allah’a kul olmaya sevk eder. Fakat insan bu inançtan yoksunsa maddi ve yapay kuvvet sahiplerine veya hurafelerle kuvvet atfedilen varlıklara boyun eğer; onlara kul olur ki, bu da şirktir.
İnsanlardan, Allah’ın yanı sıra başka varlıkları O’na denk tutan ve onları Allah’ı sevdiği gibi sevenler vardır.
İman edenlerin Allah’ı sevmeleri ise her türlü sevgiden daha üstündür. Keşke zulmedenler, azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu daha önceden anlayabilselerdi! (Bakara, 165)
İnsan niçin bazı varlıkları Allah’a ortak koşar?
Çünkü onların kuvvet sahibi olduğunu vehmeder. Ayet “O zalim olanlar azabı gördüklerinde kuvvetin tamamının Allah’a ait olduğunu anlayacaklardır” diyerek bu gerçeği işaret eder; zira orada güçlü kabul ettikleri, faydalarını umup zarardan sığındıkları varlıklar onları Allah’a karşı koruyamayacak ve aciz kalacaklardır. Orada insan gerçek kuvvet sahibinin kim olduğunu anlayacaktır; ancak bu anlayış insana hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Mal, sayı ve teknolojik imkânlar sadece yapay ve geçici bir gücü temsil eder.
Allah’ın gücü karşısında hiçbir hükmü yoktur. Bu nedenle Müslüman, dünyevi güce göre saf tutmaz ve konum belirlemez. Onun safı belirlidir. Allah ve Resulünün yanındadır. Bir söz verdiğinde sözüne bağlı, ahdine vefalıdır. Daha güçlüyü gördüğünde sözünü ve ahdini bozmaz; çünkü verdiği sözleri Allah adına verdiğini, Allah’ı o söze kefil kıldığını bilir.
Zaten sayıca güçlü topluluklarla ittifak kurmak insanı güçlü kılmaz, GÜCÜN KÖLESİ KILAR. Her topluluk, gücün kölelerine “ yandaş”, “ uydu”, “ hazır lokma” gözüyle bakar.
Selametle Kalın.