MUSTAFA AYDIN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. BALIKESİR
  4. Kur’ân-ı Kerîm ve Mushaf Arasındaki Fark

Kur’ân-ı Kerîm ve Mushaf Arasındaki Fark

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

KUR’ÂN-I KERÎM VE MUSHAF ARASINDAKİ FARK

*Kur’an;  okunan, amel etmek için indirilen, Allah’ın sözü, anlam öncelikli bilinç ve hidayet kaynağıdır.

*Mushaf ise; yazılan, asılan, okunması amel olan, lafız öncelikli, bilgi ve araştırma kaynağıdır.

TİLAVETTEN KIRAATE

Tilavet: Kutsal metni okumak, anlama ve amel amaçlı okumak, öğrenmek, öğrenmek için okumak, yaşayanlara tefekkür ve tedebbür etmektir.

Kıraat ise; herhangi bir metni okumak, okumak için öğrenmek. Ölülere okumak, fazilet ve sevap için yapılandır.

Kur’an-ı Kerim ile Mushafı birbirine karıştırmayın. Mushaf dediğiniz, matbaa tarafından kâğıda-kaleme dökülmüş olan elinizdeki okuduğunuzdur. Kur’an-ı Kerim ise onun yani Mushafın ete kemiğe bürünmüş halidir.  Belli bir muhatap kitleye indirilmiş Muhammed (s.a.v.) ve ashabının anlam vererek bize aktardığı kitaptır.

Kur’an-ı Kerim‘in ilk indiği muhataplarını muhatap kabul etmezseniz indiği dönemi, coğrafyayı düşünmezseniz o Kur’an olmaktan çıkar, internetten indirmiş olduğunuz bir metin olur. Artık Peygambere indirilen bir metin değildir.

Kur’an’ı okurken kendimizi muhatap kabul ederek okuyalım.

Sahabe ilk muhatap toplum, Kur’an’ı Kerim’i ÖĞRENMEK İÇİN OKUYORLARDI.

Sonraki Müslümanlar ne yaptı?

OKUMAK İÇİN ÖĞRENİYORLAR

Dikkat edin; öğrenmek için okumakla, okumak için öğrenmek arasında dağlar kadar fark vardır…

Hatta şu hadisi hepimiz biliriz “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.”

Biz bunu ise şu an Kur’an-ı Kerim’i okumak için öğretmeyi anlamaktayız.

Hangi eğitimciye sorarsanız sorun öğrenme ve öğretme ayrıdır; okumak ise başka bir şeydir.

Fudahl bin İyazın güzel bir sözü var: “Kur’an-ı Kerim kendisiyle amel edilmek için indirildi. İnsanlar ise onu OKUMAKLA AMEL EDECEĞİNİ ZANNETTİLER.”

Oryantalistler dini tahrip etmeye hiçbir zaman Kur’an-ı Kerim ile başlamamıştır.

Önce sahabe ile -sahabeyi sahih olmaktan çıkardı mı-, ondan sonra zaten peygamber de bunu söylememiştir diyerek hadisleri ve Peygamberi devreden çıkarmıştır.

Böylece MUSHAF okumaları yaparak dinimizi tahrif etmektedir. Bundan sonra sıra Kur’an-ı Kerim‘e gelecektir. Hatta başlamıştır bazı ilahiyatlarda peygambere indirilen Kur’an ile şu an elimizdeki bulunan Kur’an aynı değildir diyen makaleler bulunmaktadır.

Kur’an-ı Kerim ile Mushaf arasındaki farkı birkaç örnekle açıklayalım;

Mesela abdestin farziyetinin delili nedir? diye sorsalar; Maide suresi denir. Peki, Maide suresi nüzul sırasına göre 112. suredir ve 22. yılda inmiştir.

Mushaf’a göre Müslümanlar 22 yıl abdestsiz mi namaz kıldı?

Kur’an-ı Kerim’e göre başından beri abdest alıp namaz kılıyorlardı.

Siz direkt Mushaf okumaları yaparsanız 22 yıl Müslümanları abdestsiz namaz kıldı anlarsınız…

Bu konuya bir örnek daha verelim.

“Kuşkusuz Safa ile Merve Allah’ın belirlediği nişanelerdir. Kim hacc ya da umre amacıyla Beyt’i ziyaret ederse, ikisini de tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Ve yine kim gönülden bir iyilik yaparsa; kuşkusuz, Allah Karşılık Veren’dir, Her Şeyi Bilen’dir.” (Bakara Suresi 158)

Ayete göre Safa ve Merve Allah’ın sembollerindendir.

Kim umreye ve hacca giderse orayı say etmesinde bir sakınca yoktur.

Mushaf okumasına göre mealen aynen böyledir. Buna şöyle bir örnek verelim. Bir bardak su var. Bunu ben içebilir miyim? Sen dersin ki bir sakınca yok. Ben ister içerim istersem içmem. Bundan başka bir anlam çıkmaz. Bu Mushaf’tan çıkan bir anlamdır.

Ne kadar Arapça bilirseniz bilin Safa ve Merve‘yi tavaf etmenizde say yapmanızda bir sakınca yoktur. Mushaf’a göre isterseniz tavaf edersiniz isterseniz etmezsiniz.

Peki, Kur’an-ı Kerim  konu ile ilgili ne der?

Hudeybiye Barış Antlaşması‘ndan sonra hicretin 7.yılında yapılan kaza umresinde Müşrikler de Safa ve Merve tepeleri arasında say yapıyorlar ve tepelerde Naile adında putları vardı. Kaza umresinde Kâbe daha putlardan temizlenmediği için Müslümanlar say yaparken putların önünden geçince  “ biz putları tazim mi?” ediyoruz dediler. Çekindiler. Müşriklerle aynı kefeye düşmüş olabiliriz dediler.  Allah, onlara dedi ki: “BİR SAKINCA YOKTUR.”

Peki, bu konuyu bilmeseydik ne anlama gelirdi?

Safa ve Merve’yi istersek say yapar, istersek yapmazdık.

Ama bu hadiseyi bilince Safa ve Merve say’ın şartlarından olduğunu, Allah adına yapılması gerektiğini, buraya putlar bile dikilse, siz umre’yi yapabilmeniz için onlar putlar adına gidip geliyor olsa bile, siz Allah adına gidin ve gelin anlamı çıkar.

Bir örnek daha vereyim hepinizin bildiği: “HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”

“Gece saatlerinde secde ederek, kıyam durarak itaatkâr olan, ahireti hesaba katan ve Rabb’inin rahmetini uman kimse, bu nankörlerle bir tutulur mu hiç? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Kesinlikle yalnızca temiz akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer Suresi 9)

Bu ayeti modern ilimde okuma ile ilgili, araştırma ile ilgili alırlar ve günümüzde her alanda kullanırlar.

Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini, bağlamından koparırsanız, m-Mushaf’taki tercümeyi yapar ve bir mealci düşünceyle bunu ancak böyle açıklarsınız.

Ama bir önceki ayette;

“İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek bütün benliğiyle O’na dua eder. Sonra kendisine bir nimet lütfettiği zaman, daha önce O’na yöneldiği halini unutur. O’nun yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar koşar. De ki: “Nankörlüğünle biraz daha yararlan. Kuşkusuz ki sen ateşin halkındansın.”  (Zümer Suresi 8)

Ayette Allah, başına bir sıkıntı geldiğinde hemen Allah’a yalvarırlar. Sıkıntı gittikten sonra da kendilerinden bilirler ayetini ardından da 9. ayette geceleyin secdede takva üzere ömürlerini geçirenleri anlatarak ikisinin arasındaki farkı yani Kur’an-ı Kerim’i öğrenenleri bildirmiştir.

Yine bir örnek daha verecek olursak;

“Allah yolunda malınızı infak edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın. Kuşkusuz, Allah, iyilik yapanları sever.” (Bakara Suresi 195)

Sakın kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız; ayetini alırlar her derde deva ayet, aspirin gibi, numarasız gözlük gibi, bak görüyor musun cihat meydanlarında akılsızca çok kalabalık ordulara karşı kendinizi tehlikeye atmayın, savaşmayın diye tercüme ederler.

Kur’an-ı Kerim’e göre tam tersidir.

İbn Abbas, bu ayet bizim hakkımızda indi. Bizler fakirleşmiş mallarımızı tasadduk etmiştik. Biraz otorite oturunca artık ticaret yaparak para kazanmamızın zamanı geldi. İnfak etmeyelim, bölmeyelim bütün paramızı harcamayalım dedik de, Allah Azze ve Celle SAKIN KENDİ ELLERİNİZLE KENDİNİZİ CEHENNEME ATMAYIN ayetini indirdi.

Mushaf okumasına göre cihattan kaçmanın yolu iken; Kur’an-ı Kerim okumasına göre ise farz. Tam ters anlamında cihada gitmeyi anlarsınız.

Eğer Mushaf okuması yaparsanız ayetleri bağlamından koparırsanız bulamayacağınız şey yoktur. Parlamenter demokratik sistemin referanslarını da bulursunuz; totaliter rejimi de, sosyalizmi de, komünizmi de, faşizmi de bulursunuz. Cımbazlıyarak ancak bu olur.

Rabbim doğru anlamayı nasip etsin.

Allahümme âmin.

Kur’ân-ı Kerîm ve Mushaf Arasındaki Fark
Yorum Yap

Giriş Yap

Kriter Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!