HAC’DA TÜM GÖREVLER BİTMİŞ EVİNE DÖNÜYORSUN…
Kardeşim şimdi nereye gidiyorsun? Eve mi? Hayata mı? Dünyaya mı…?
Asla!
Sen ki bu sahnede mahşerin provasını yapmış Muhammedisin. Rolünü oynadığın karakterde erimelisin.
Memlekete döndüğünde cehalet ve zulmü ezen, uyumaya düşman, zilletin verdiği huzura başkaldıran, zulmün sağladığı güvenliğe isyan eden, hareketin yöneticisi, iman ve tevhidin örnek şahsiyeti olmalısın.
Sen! Öyleyse mücadelenin ortasına git… Zulüm ve cehalet ateşinin ortasına dal ki Kâbe’nin Rabbi nemrud ve nemrutçuların ateşini güle çevirsin. Yanmazsın, kül olmazsın… Allah (c.c.) kendisi için ne kadar ileri gidebileceğini görmek istiyor.
Kardeşim! Zilhicce’nin 10. günü şeytanı taşladın. Cemarat’ta İbrahim (a.s.)’ın, Allah’ın emrini yerine getirmek için, İsmail (a.s.)’ın kurban edilmek istendiği yeri gördün. Sen de İsmail’ini kurban et… Kendi ellerinle bıçağı boğazına daya… Öldüremezsin… İsmail’ini kaybetmezsin. Amaç; iman yolunda İsmail’ini kendi ellerinle boğazlama noktasına kadar ilerleyebilmendir.
Ey Muhammed (a.s.)‘ma ümmet olmuş kardeşim! Sen de İsmail’ini, Allah’a kurban et. Bu kimi için eşi, kimi için evladı, kimi için makamı, malı, parası… Bunların hepsini Allah için terk edebildiğinde kendini imanı kâmil mertebeye erdirebilirsin. Çünkü İsmail’in fidyesini, Kâbe’nin Rabbi ödeyecektir.
Ey kardeşim! Ne Yusuf (a.s.) kuyuya atılırken kurtulacağını biliyordu, ne İbrahim (a.s.) ateşe atılırken ateşin onu yakmayacağını biliyordu, ne de bıçağın İsmail’i kesmeyeceğini… Ne Musa (a.s.) Firavun arkasında iken kızıl denizin yarılıp yol olacağını biliyordu, ne Muhammed (s.a.v.) bu kadar işkencelerden sonra sürgün edildiği topraklarda devlet kuracağını biliyordu…. Büyük davanın büyük neferleri: “Ben Allah ile beraberim… O bana çare gönderir.” dedi… Allah da Kur’an’da belirttiği gibi yakarışına cevabımızı verdik diyor… Derdimiz Allah’ın davası olsun.
Ey kardeşlerim! Sebat üzerine sebat edin. Vallahi önceki günlerde olduğu gibi kalan birkaç gün de çabucak geçecektir. Bu günler geçtikten sonra yorulan sanki yorulmamış, işkence gören sanki hiç işkence görmemiş, nimet ve bolluk içerisinde yaşamış olan da sanki hiç nimet ve bolluk içerisinde yaşamamış gibi olacaktır. Sonra hepimiz Rabbimize döndürüleceğiz. Rabbimiz ise kötülük işleyenlere kötülükle, iyilik işleyenlere ise iyilikle karşılık verecektir.
Kardeşim! İnandığın kitabı aç bak. Peygamberler tağutlarla asırlarca mücadele etmiş…
Nice Peygamberlerin arkadaşları zulümlere göğüs germiş…
Bu dava için nice canlar gitmiş. Zekeriya (a.s.) testereler ile bölünürken senin incindiğin yer neresi…
Atılan taşların bir yerini kanattığı mı var? Sabah akşam canını almak için peşinden koşanlar mı var?
Yunus Peygamber (a.s) gibi gitmek mi istiyorsun?
Hz. Ömer (r.a) gibi namazda arkana saplanan hançer mi var?
Pekii, uzaklaşınca Rabbinden kurtulacağını mı zannediyorsun?
Ey Müslüman hâlâ ne düşünüyorsun? Yetmedi mi bu kadar düşündüğün?
Tağutların verdiği eziyet bitecek mi sanıyorsun?
İmtihansız cennete gireceğini mi sanıyorsun?
Alnına biraz ter değdi diye kendini muvahhid mi sanıyorsun?
İslam bugün kan ağlıyor. Kendine bir sor, sen bunun için ne yapıyorsun?
Ey Müslüman bu yol cennet yolu. Yol bitmeden dönme, fani dünyayı isteyerek ölme…
Amellerinde azimli, planlarında tutarlı, hedeflerinde kararlı, musibetlerinde sabırlı, adımlarında takvalı, çalışmalarında ihlâslı, kararlarında isabetli, ilişkilerinde merhametli, mücadelelerinde şiddetli, duruşlarında izzetli, ümitlerinde istekli olmalısın.
Her yerin utanç dolduğu emniyetsiz olduğu; her yerin fahşa dolduğu, faizin dibine vurduğu, öldürmelerin sıradanlaştığı bu dönemde karanlığın bu en uzun gecesinde meşale ol.
Ey Kardeşim! Harem bölgedesin kendi toprağını da harem yap, kendi çağını harem yap, yeryüzünü mescidi harem yap. Zira yeryüzü Allah’ın mescididir. Küllü arzın mescid…
Selametle kalın…