Alkol tüketimi dünya çapında her yıl 3 milyon ölümün yanı sıra milyonlarca insanın sakatlanmasına ve sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Genel olarak, alkolün zararlı kullanımı küresel hastalık yükünün %5,1’inden sorumludur. Alkolün zararlı kullanımı küresel hastalık yükünün erkeklerde ve kadınlarda sırasıyla %7,1 ve %2,2’sinden sorumludur. Alkol, 15 ila 49 yaş arası kişilerde erken ölüm ve sakatlık açısından önde gelen risk faktörüdür ve bu yaş grubundaki tüm ölümlerin %10’undan sorumludur.
Alkol tüketimi sadece sağlık sorunlarına değil, bununla birlikte sosyal ve ekonomik maliyetlere de neden olmaktadır. Alkol tüketimine bağlı oluşan hastalıklar, yaralanmalar ve toplumsal sorunlar; devletler için ciddi maliyetler oluşturmaktadır. Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD)’nün raporuna göre, sağlık harcamalarının yaklaşık %2,4’ü alkol tüketiminin sebep olduğu zararla mücadeleye harcanmaktadır ve bu oran bazı ülkelerde daha yüksektir. Aynı zamanda sağlık durumunun iyi olmaması iş gücüne katılımı ve üretkenliği de negatif etkilemektedir. OECD’nin raporuna göre, alkolün iş verimliliğine negatif etkisinin, gayri safi milli hasılayı yaklaşık %1,6 oranında düşüreceği öngörülmektedir. Alkol tüketimini azaltmaya yönelik her bir avro yatırımın 16 avro ekonomik kazanç getireceği de raporda yer almaktadır (tahminen). Alkol tüketiminin, trafik kazaları ve şiddetten kaynaklı yaralanmalara neden olduğu gibi, fetal alkol spektrum bozukluklarına ve alkol bağımlılığına, kanser ve karaciğer sirozu gibi hastalıklara da sebep olduğu belirtilmektedir.
Alkol bağımlılığının neden olduğu sağlık problemleri, psikolojik sıkıntılar ve toplumsal sorunlar yıllar geçtikçe daha büyük maliyetlere neden olduğundan, ülkeler bağımlılıkla mücadele konusundaki uygulamalara çok daha fazla önem vermektedir. Bu zamana kadar da ülkeler kimi zaman yasaklar koyarken kimi zaman da alkol kullanımında özendirme durumunu azaltmak için çeşitli politikalar uygulamaya devam etmektedir. Sadece ülkeler değil aynı zamanda uluslararası kuruluşlar da bu konuda önemli çalışmalar yapmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün “Alkol ve Sağlıkla İlgili Küresel Kurum Raporu (Global Status Report on Alcohol and Health)” isimli geniş kapsamlı raporunda da alkol kullanımının toplum sağlığını tehdit eden başlıca risklerden biri olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle halk sağlığı politikalarının, stratejilerinin ve müdahalelerinin dikkate alınması gerektiğini belirten raporda, önemle vurgulanan bir faktör olarak yer almaktadır. Rapor genel anlamda alkol tüketiminin insan sağlığını nasıl etkilediğini anlatan geniş bir çalışmayı içermektedir. Alkol tüketiminin global düzeyde zarar veren bir alışkanlık olduğu ve bu alışkanlıktan kaynaklanan hastalık yükünün de çok fazla olduğu vurgulanmaktadır.
Tüm dünya ülkelerindeki sağlık harcamalarının maliyetlerinin yanı sıra alkolizmin azaltılmasının yüksek gelirli ülkelerde ve düşük gelirli ülkelerde sağlık harcamaları üzerindeki baskıyı nasıl hafifletebileceğini daha iyi anlamak için, alkole atfedilebilen hastalıklar ve yaralanmalar ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin incelenmesi olası bir çıkış noktası olabilir. Alkol tüketimi tüm dünyada GSYİH üzerinde bir ekonomik yüke sebep olmaktadır. Özellikle son 20 yılda, dünya ekonomileri önce 2008 küresel kriz ile daha sonra da pandemi ile sarsılmıştır. Bu iki büyük krizin etkisiyle, dünya çapında yaşanan ekonomik durgunluk, kredi piyasalarının daralması, işsizlik oranlarının artması, hacizler ve iflaslar gibi birçok makroekonomik sonuçlara katkıda bulunmuştur. Finansal stres, bireylerin uzun vadeli sağlık ve refahları konusunda yanlış kararlar almasına neden olabilir. İktisadi gerileme, çalışma saatlerinin azalması, izinlerin artması, işten çıkarmalar, işsizlik oranlarının artması ve gelirin azalması alkol tüketimini arttırabilecek potansiyel sebeplerdir. Bu sebeple bir yandan alkol bağımlılığı ile mücadele politikaları desteklenirken, bir taraftan sosyal refahı arttırmak devletlerin en önemli hedeflerinden biri olmalıdır.
