Hepimizin bildiği ve tecrübe ettiği gibi enflasyon, fiyatlar genel seviyesindeki yükselmeyi temsil eden bir rakamdır. Yüzde 1 ila 8 arası düşük enflasyon, 8 ila 20 arası yüksek enflasyon, 20 ila 50 arası çok yüksek enflasyon ve aylık % 50’leri geçen oran ise hiper enflasyon olarak adlandırılmaktadır. Türkiye tarihinde görülen en düşük enflasyon oranı %6,4 olarak 2010 yılında gerçekleşmiştir. En yüksek enflasyon orası ise 1994 kriz yılında % 110’dur. Görüldüğü üzere Türkiye, hem tek haneli, hem de çift haneli enflasyona ve hatta -maalesef- üç haneli enflasyona bile şahit olmuş ve tecrübe etmiş olan bir ülkedir. 94 krizi dışında bir de 1980 darbesinin olduğu yıl enflasyon % 101 olarak üç haneli olarak gerçekleşmiştir.
Esasen, siyasilerin söylemlerinde enflasyonun tek haneye indirilmesi her ne kadar popüler bir söylem olsa da bunun başarılması oldukça uzun bir zaman almıştır. 1980’lerden 2003’lere kadar çift haneli enflasyon devam etmiştir. Özellikle 2000 yılının başlarına kadar enflasyon oranı oldukça yüksek seyretmiş ve yüksek enflasyon kronikleşmiştir. 1990ların başında % 60 civarında seyreden enflasyon, 1994 krizi sonrasındaki yıllarda % 80 bandına yükselmiştir. 2002 yılı itibariyle Merkez Bankası önce örtük enflasyon hedeflemesine, daha sonra da 2006 itibariyle açık enflasyon hedeflemesine giderek enflasyon ile mücadelede yeni ve daha kararlı bir döneme girildiğinin sinyallerini vermiştir. Örtük enflasyon hedeflemesinde Merkez Bankası, bir enflasyon hedefi koyar ancak bunu başlangıçta kamuoyu ile paylaşmaz. Açık enflasyon hedeflemesinde ise hedeflenen enflasyon kamuoyu ile önceden paylaşılır ve merkez bankasının bu hedefi tutturup tutturamadığı açıkça gözlemlenebilir. Türkiye’de ilk defa tek haneli enflasyon, 2004 yılında % 9,3 olarak gerçekleşmiştir. Takip eden yıllarda da istikrar devam etmiş ve tek haneli enflasyon korunmuştur. 2004-2018 arası tek haneli enflasyonu tecrübe eden Türkiye’de(sadece 2008 kriz yılında % 10 olmuştur) birçok kişi bu problemin bittiğini düşünse de maalesef 2018 yılı itibariyle fiyatlar genel seviyesi tekrar yükselmeye başlamıştır. Hem iç dinamikler, hem de küresel sebepler, enflasyonun bir müddet daha yüksek seviyelerde seyredeceğini bize göstermektedir. En son, ekim 2022 ayındaki artışlarla beraber yıllık enflasyon oranı % 85,51 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Son olarak açıklanan rakamlara güvensizlik sorununa değinelim. TÜİK enflasyon oranlarını hesaplarken 400’den fazla maddenin alt grupları ile birlikte fiyatlarını ele alarak derliyor ve bir endeks hesaplıyor. Tüm Türkiye’yi kapsayan bu büyük tablodan hesaplanan enflasyon değeri bizim kendi hesabımız ile uyuşmuyor olabilir. Her ailenin tüketim şeması birbirinden farklı; ailedeki birey sayısı ve yaşadığı bölge birbirinden çok farklı ve bu elbette fiyatlarda da farklılığa sebep olabiliyor. Örneğin bu enflasyonist dönemde kiracılar ev sahiplerine kıyasla daha fazla yıprandı ve enflasyon oranını haliyle daha yüksek hissetti. Mesela ben Kastamonu’da 43,5 lira su faturası öderken, Balıkesir’de bu rakam çok çok yükseklerde seyrediyor. Dolayısıyla enflasyon oranlarına inanmama ya da verileri güvenilir bulmama durumuna bir de buradan bakmak gerekiyor.