2023’teki ilk köşe yazımda böylesine ağır bir afeti yazacağım aklıma gelmezdi. Hiçbirimizin bu kadar büyük bir afeti beklemediği gibi.
Ülkemizin güneydoğusunda tüm bilim otoritelerini sarsan, tüm dünya ülkelerinin yöneticilerinin aklına bile getirmek istemediği, insanlık tarihine geçecek bir deprem yaşandı.
- Yılına giren Cumhuriyet’in ikinci ayının hemen başında…
Ölenlere rahmet, kalanlara sabır dilemek ilk vazifemiz.
Deprem olduğundan bu yana sosyal yardımlaşma ve dayanışma konusunda hem milletimiz hem de dost-düşman tüm devletler ve kardeş milletler de üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor.
Ancak özellikle aziz ve necip millet bu iki sıfatı niye/nasıl edindiğini de tüm dünyaya bir kez daha gösteriyor.
Başımıza gelen felaketten dolayı mağfiret ve bağışlanma;
Gösterilen üstün gayretten dolayı da hamd ve şükür şimdi en çok yapmamız gereken.
Gerisi mi? Gerisi bir şekilde olup gidecek evelAllah.
Müteahhitler, sorumsuz belediyeciler… vs. Bu afetin felaket boyutunun artmasında kimin ne payı varsa –inanıyoruz ki- hem bu dünyada hem de ahirette hesap verecek.
Peki, olayın merkez üssü neden siyaset?
CHP Liderinin son yıllarda belki de kurduğu tek doğru cümle “…yediğiniz ekmeğin, içtiğiniz suyun fiyatını belirleyen siyaset…”
Evet, dini, inancı, görüşü, ırkı, mezhebi, partisi, mesleği, maaşı, statüsü ne olursa olsun ülkemizde yaşayan tüm insanların günlük yaşamını da orta ve uzun vadeli hayatını da belirleyen ve etkileyen kurum siyaset.
Bu sebeple depremden ilk anda etkilenen vatandaşlarımızın fiziki-biyolojik ve psikolojik durumları haricinde yaşanan her şeyin merkez üssü siyaset kurumu. İktidar, süreci yönetme durumuyla, muhalefet sürece olumlu-olumsuz katkı vermesi durumuyla ve tüm toplum topyekûn eylem ve davranışlarıyla değerlendirildiğinde seçim öncesi depremin şiddeti bu yönüyle ölçülemiyor.
Seçimler daha önce söylendiği gibi 14 Mayıs’ta yapılır mı?
Yoksa normal zamanında 18 Haziran’da mı yapılır?
Ya da TBMM’de –özellikle muhalefet- herkesi şaşırtarak gerekli anayasal düzenlemenin yapılmasını sağlayarak seçimleri bir yıl erteler mi?
Ertelenecek seçimler böylelikle yerel yönetimler seçimleriyle de birleştirilip tek kalemde masrafları azaltılmış bir seçim kampanyasıyla hepsi bir arada çıkarılır mı?
Olasılıklardan hangisi gerçekleşir bilinmez.
Ama insanlık tarihinde nadir yaşanan bir felaketten sonra iktidarıyla muhalefetiyle ortaya nadir bir yaklaşım konarak her iki seçimin de birleştirilmesi ve önümüzdeki yıl gerçekleştirilmesi belirli kesimlerce en akla yatan seçenek olarak sunuluyor.
Bununla birlikte, teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda, Türkiye Cumhuriyeti dijital dönüşümünü son hızla sürdürürken seçim 14 Mayıs’ta da çok rahat yapılabilir.
Başka şehirlere göçen depremzedelerin seçmen kütüğü işleri bir tıkla çok rahat ve güvenilir olarak çözülebilir çünkü.
Gelelim çözüme!
1999 depreminde Başbakan Ecevit’in sağlıklı bilgi akışını sağlayamadığı ve devlet kurumlarına ancak TV vasıtasıyla talimat verebildiği…
Cumhurbaşkanı Demirel’in de Ecevit’ten farksız durumu…
Ve AK Parti iktidarı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yıldır depremlere karşı gösterdikleri hızlı aksiyon ile son yaşadığımız afette devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları ve tüm imkânların sevk ve idarelerini gözlemlediğimizde…
Macera aramaya gerek yok, istikrar iyidir, diyebiliriz.
Yine de aziz ve necip millet en iyisini bilir!