Seçim bitti.
Yankıları sürüyor.
Muhalefet sandık sonuçlarını yanlış adaya ve yenilenememe sorununa bağlıyor.
Her platformda -biten – seçim konuşulmaya devam ediyor.
Normaldir. Türkiye geçmiş-gelecek muhasebesinde en önemli seçimlerinden birini yaptı.
Neler gördük Allah’ım bu seçimde?
CHP-HDP-PKK dostluğunu filan bir kenara bırakın…
Sağ siyasetten gelme, İslamcı camianın içinden çıkmış koca koca adamlar neler yaptı öyle?
Kimlerle yan yana durdu?
CHP listelerinden TBMM’ye girmeyi nasıl içlerine sindirdi…
Büyük iddialarla kurulan ve Erdoğan sonrası için alternatif olarak sunulan, ilk zamanlar Abdullah Gül kontrolündeki Babacan-Deva hareketi nasıl bir hayalden ibaretmiş.
Gördük.
Ahmet Davutoğlu’nun akademik kibri siyasi hırsla birleşince ne kadar çirkinleşebiliyormuş.
Anladık.
Saadet ve Karamollaoğlu’nun ahlakla maneviyatla aslında hiçbir ilgisi yokmuş, LGBTİ mevzularında ve Saadet Kadın Kolları Başkanı’nın ziyaret ve hareketlerinde;
İdrak ettik.
Babacan da Davutoğlu da Saadet tayfası da aslında merkez sağ ve dindar kesim için gereksizmiş; arkadaşlarla konuşmak-tartışmak boşa zaman kaybıymış.
Ne acı!
Yarım asra yaklaşan Modern-Siyasal İslam geleneğinin ana gövde mensupları Cumhuriyet’in 100.yılında gördü bu olanları.
Peki,
Gelelim asıl soruya.
Hem dindar hem Erdoğan muhalifi olunur mu? Ya da hem dindar olup hem CHP’ye Kılıçdaroğlu’na oy verilir mi?
Her insan gibi elbette aynı coğrafyada yaşadığımız dindar insanlar da Erdoğan muhalifi olabilir.
Cumhurbaşkanı eleştirilemez, sorgulanamaz ve kendisine tapınılan biri değil sonuçta.
Sadece muhalifleri için değil AK Parti’nin mensupları ve seçmenleri dahi Tayyip beyi ve partiyi yanlış uygulamalarında eleştirebilir ve haklı olduğu hususlarda ana gövdeye muhalefet edebilir. Ediyor da.
Bunda elbette bir beis yok.
Ancak muhalefet etme; Erdoğan’a seçim kaybettirme ve hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma noktasına geldiğinde eğer dindarsan, hassasiyet sahibi olduğunu söylüyorsan orda bir duracaksın kardeşim!
Alternatif olarak sunduğun adama ve Genel Başkanı olduğu partinin gelmişine geçmişine bir bakacaksın.
Kemal bey İslamcı camiaya ne kadar şirin gözükmeye çalışırsa çalışsın hiç aklı başında bir dindar ona oy verebilir mi yahu?
Tarihten günümüze tüm varlığını dindarlar/hassasiyet sahibi insanlarla mücadeleye adamış bir hareket Türkiye için ümit kaynağı ve çıkış kapısı olabilir mi?
20 yıl önce AK Parti ve Erdoğan değil de CHP ve zihniyeti işbaşına gelseydi;
Ayasofya’mı açılırdı?
Başörtüsü serbestisi mi olurdu?
Temel hak ve hürriyetler bugünkü gibi mi olurdu?
Daha Ankara’yı İstanbul’u İzmir’i yönetemeyen zihniyetle büyük kalkınma hamleleri, İHA’sı SİHA’sı mı yapılırdı?
Andımızla başlayan ve her aşaması faşist-komünist gelenekten izler taşıyan eğitim sistemi mi düzelirdi?
Ne olurdu Allah aşkına ya ne olurdu?
Peki her şeyi geçtik.
Seçim mağlubiyeti ardından tüm Genel Başkan Yardımcıları ile Danışmanlarını görevden alan demokrat dede görünümlü diktatör 6’lı masayı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atar mıydı?
Babacan ekonominin başına geçecekti haa.
Vah vah vah!
Neyse ki beklenen olmadı.
Perşembe’nin geleceği de Çarşamba’dan belliydi.
Bakın Gelecek ve DEVA Partilerinin taşra teşkilatlarına.
İl-ilçe Başkan ve yönetimlerine.
Karmakarışık Sadri Alışık modelinde tipler.
Bir bakıyorsun ırkçı düzeyde bir milliyetçi ümmetçi Davutoğlu’nun partisinde İl Başkanı.
Bir bakıyorsun Sol’la Doğru Yol çizgisinde gidip gelen başkası DEVA’da İl Başkanı.
Eee sizin bir standardınız genel çerçeveli de olsa bir ideolojiniz yok mu kardeşim?
Toplama kampı mı kurdunuz siyasi parti mi?
İddianız yoksa niye meydana çıktınız?
İddianız varsa altyapınız, insan kaynağınız nerde?
Kendini, partisini ve bulunduğu masayı yönetemeyenler memleketi yönetme sevdasına tutuldu.
Neyse ki bu hareketler toplumdan bekledikleri karşılığı bulamadı.
Neyse ki sınırlı kaldı takipçileri.
Neyse ki millet gerçeği gördü de…
Ucuz kurtulduk!