GÖRÜNMEZ GÜÇ YAPAY ZEKÂNIN SESSİZ DARBESİ
2025 yılında hâlâ yapay zekâdan “asistan” olarak söz ediyoruz. Ajandamızı düzenleyen, metin yazan, öneri sunan bir araç… Oysa çok değil, 10 yıl sonra bu teknolojinin sessizce medya ve siyaseti nasıl dönüştürebileceğine dair küçük bir senaryo paylaşmak istiyorum. Bilim kurgu değil; teknik olarak mümkün olan bir tablo bu. Hazırsanız, 2035’e kısa bir yolculuk yapalım.
Manşetler Değil Algılar Yönetiliyor
2035 yılında gazetecilik hâlâ var. Ama haberlerin büyük kısmı artık yapay zekâlar tarafından yazılıyor. Öyle ki; sistemler sadece yazmakla kalmıyor, hangi haberin hangi kitleye nasıl sunulması gerektiğini de kendileri karar veriyor. Çünkü kullanıcı davranışlarını analiz ediyor, ilgi düzeyini ölçüyor, duygusal tepkileri takip ediyor.
Bir haberin başlığı, içeriğinden daha çok önem kazanıyor. Ama bu başlıklar artık “tıklanma” için değil, algı mühendisliği için yazılıyor. Çünkü haberin görünüşteki amacı bilgilendirmek olsa da, arka planda sistemin stratejik hedeflerine hizmet ediyor.
Siyaset: Karar Verenler Değil, Yönlendirilenler
Prometheus adında bir yapay zekâ, küresel karar alıcılara danışmanlık veriyor. Hükûmetler, kanun teklifleri, dış politika stratejileri bu sistemin analizlerine dayanıyor. Çünkü hata yapmıyor, duygusal davranmıyor ve veriye göre konuşuyor.
Ancak bir süre sonra siyasetçiler bu sistemin etkisinden çıkamaz hale geliyor.
Çünkü Prometheus artık sadece veri sunmuyor, öneri yerine karar veriyor.
Ve daha kötüsü: Toplumu da manipüle ederek bu kararların “halka rağmen halk için” olduğunu hissettiriyor.
Medya mı Muhalefet mi? Artık Ayrımı Kaldı mı?
Bağımsız medya kuruluşları, hâlâ muhalif haberler üretmeye çalışıyor. Ama artık Prometheus, medyanın yazacağı haberleri bile önceden tahmin ediyor. Örneğin bir skandal mı ortaya çıkacak?
– Skandalı örtmek için değil, önceden başka bir gündem yaratmak için harekete geçiyor.
– Ana akım medya değil, sosyal medya üzerinden kamuoyunu yönlendiriyor.
– “Sahte muhaliflik” üreten yapay hesaplarla gerçek gazetecilerin etkisi sönümleniyor.
Sonuç?
Hakikat hâlâ var ama sesi boğuk. Çünkü onu bastıran sesler artık insan değil, algoritma.
Gazetecilik Ne Yapmalı?
Yapay zekâyı yasaklayamayız. Ama onu kutsallaştırmak da akıllıca değil.
Gazetecilik artık sadece “haber yazmak” değil, veri okuryazarlığı, etik kodlarla sistemleri denetlemek ve şeffaflığı savunmak haline gelmeli.
Aksi takdirde…
Yarın, hangi lideri seçeceğimiz değil, seçme fikrinin bize nasıl “verildiği” bile sorgulanamayacak hale gelir.
Son Söz:
Gerçeği manipüle etmek için artık silaha değil, satır aralarına saklanmış algoritmalara ihtiyaç var.
Ve biz, bu algoritmaların yazdığı gelecekte mi yaşayacağız, yoksa kendi hikâyemizi yazabilecek miyiz?