Son yılların en popüler konularından biri: kim gazeteci kim değil?
Teknolojinin gelişimi insanların haber alma alışkanlıklarında da değişiklikler oluşturunca böyle bir problem çıktı ortaya.
Bu alandaki değişimi ve bizim de sektörde tekrar yer almamızın gerekçelerini -çok değil- iki yıl önce kaleme almıştım:
…
“Çağın ruhunun değiştiği gibi kelimeler, kavramlar ve meslekler de değişti tabi. 2022 yılında, bilişim çağında; televizyonculukta, gazetecilikte artık yeni nesil kitle iletişim araçları ve donanımlarıyla değişti, farklılaştı.
Değişim sadece alet-edevatla sınırlı kalmadı. Gazeteciliğin yöntemi, konusu ve sunumu da değişti geçen 25 yılda.
Artık sabahları merakla beklenen manşetler, yazıyooor yazıyooor türünden habercilik yerini akıllı telefonların dııın sesine ve ekrandaki bildirimlere bıraktı. Ve elbette sabah bültenleri ve son dakikalar da zaman sınırlamalarından kurtularak 24 saate yayıldı.”
…
Birçok şey değişti hayatımızda akıllı teknolojiyle beraber.
Ancak ne gariptir ki gazetecilik mesleği ile ilgili spekülatif durumlar ve olumsuz etmenler –mesleğin içinden kaynaklı olmamasına rağmen– meslektenmiş gibi lanse edilmeye devam ediyor.
Kim gazeteci kim değil?
Kim televizyoncu kim değil?
Kim haberci/muhabir kim değil?
Aslında atla deve değil ki!
Son derece açık, berrak; ayın 14’ü gibi tartışmaya kapalı!
Bir yayın organının ister basılı olsun ister dijital olsun; gazete olması için ya da haber sitesi olması için meslekî açıdan sahip olması gereken asgari yeterlilikler belli.
Televizyon için de aynı. Televizyonculuk yaptığını iddia eden bir kanal; ister Web TV olsun ister karasal yayın ister uydu yayını isterse YouTube ya da farklı bir platformda…
Bir televizyonun televizyon olması için de meslekî açıdan sahip olması gereken asgari yeterlilikler belli. Gerisi fasa fiso…
NEDİR BU ASGARİ YETERLİLİKLER?
Kanunî ya da Basın İlan Kurumu ile RTÜK tarafından yayımlanan yasal mevzuatı bir kenara bırakalım ve önce meslekî açıdan inceleyelim yeterliliği…
Bir kuruluşun gazete/internet haber sitesi olduğunu iddia edebilmesi için; internet sitesinin ya da basılan gazetenin her şeyden önce estetik, erişilebilirlik, okunabilirlik ve açıklık açısından güzel bir dizayna/tasarıma sahip olması gerekir.
Sonra bu yayın organının muhakkak ilgi alanları ya da okurunun/kitlesinin tercihine göre kategorilerinin olması gerekir.
Bu yayın organında muhakkak ama muhakkak köşe yazarlarının olması gerekir.
Özellikle internet haber sitesiyse bu organ, ELBETTE VE KESİNLİKLE GÜNCEL OLMASI GEREKİR.
Sitesine girdiğimizde ana sayfasında hala 3-5 ay önceki hatta 2 sene önceki haberlerin var olduğunu gördüğümüz bir site maalesef bir gazete ya da internet haber sitesi olma iddiasından çok ama çok uzaktır.
Yine bu işleri yürüten kişilerin yani gazeteci olduğunu iddia eden kişilerin; haber metni ve köşe yazısı yazma; kısmen de olsa dizgiden anlama, temel tasarım programlarını kullanabilme yetilerinin olması gerekir.
Sosyal medyada gazeteciyim diye gezen hatta kendine ait Basın İlan Kurumu’na kayıtlı internet haber sitesi de olan ancak yazılarını okuyabilmek için özel çaba gerektiren türedi tiplere ne demeli?
Adam öyle bir haber metni yazıyor ki… Daha doğrusu yazmaya çalışmış ki evrimini tamamlayamamış türlerin mağara duvarlarına çiziktirdiği kitabeler daha nizami daha bir sanat eseri kalır adamın yazdıklarının yanında!
E bu adamın Allah aşkına söyleyin neresi gazeteci?
Bu tipler istediği kadar BİK’e kayıtlı olsun, vasıflı olduğunu iddia etsin vs… Bir gazeteci olarak kabul edilmeli mi?
Televizyonculuk da aynı.
Bir yayın organı hangi platformda yayın yapıyorsa yapsın televizyonculuk iddiasındaysa;
Muhakkak o yayın akışının 24 saate yayılmış olması…
Canlı ve banttan yayınlarının olması…
Sabah Haberleri, Öğle Bülteni, Ana Haber Bülteni, Gece Bülteni, hayata dair müzik-eğlence programları, yemek programı, aktüel programların …vb olması gerekmez mi?
Yoksa adam içip içip Facebook’tan canlı yayın açıp kameranın lensine tüküre tüküre konuşuyor daha doğrusu kusuyorsa ve bunu da millete analiz, yorum filan diye yedirmeye çalışıyorsa…
Bu tipleri şimdi kalkıp haberci/televizyoncu mu kabul edeceğiz?
Hadi canım!
Tüm bunların yanında özellikle genç meslektaşlarımızın teknolojinin nimetlerinden faydalanmaları suç mu?
Büyük ve ağır kameralardan daha kaliteli çekimler yapan küçük el kameraları ya da telefonlarla çekim yapan; montajını da aynı cihazla daha hızlı ve daha kaliteli bir şekilde yaparak takipçileriyle buluşturanlar “eline telefonu da alan gazeteci oldu kardeşimmm” diye eleştirilmeyi, küçümsenmeyi hak ediyor mu?
Hayır, hak etmiyor!
Bu şekilde işini hakkıyla yapan ve sektörümüze kalite katan arkadaşlarımız bilakis övgüyü ve teşviki hak ediyor.
Gelelim bu işi yapanla yapmayan ayrılsın bahsine;
Biz de Kriter Ailesi olarak bu işi yapanla yapmayanın/yapamayanın ayrılmasını yürekten istiyoruz.
Gazeteci kim, içip içip millete küfürler savuran aşağılık vandallar kim lütfen ayrılsın.
İki cümleyi bir araya getirip konuşmayı beceremeyen, neredeyse okuması yazması bile olmayan; sokak köpeği ile ev köpeği arası kırma türlerle gerçek gazeteciler lütfen ayrılsın.
Bu ayrımı devletin hem ilgili kurumlarından hem de kamuoyu vicdanından bekliyor, istiyoruz.
Kalbi selamlarımla…