Küçük, savaş sonrası bir ülkenin ya da Saraybosna şehrinin vatandaşı da göçmeni de olmak kolay değildir. Ben de hem göç çalışan bir araştırmacı olarak ve ülkenin eski göçmeni olarak, göçmenlerle ilgili platformları, düzenlenen organizasyonları yakından takip etmekteyim. Bosna Hersek, hâlâ karşı karşıya kaldığı düzensiz göç akımı konusu ile ilgilenen kurumlarla görüşmeye devam etmekte ve değişen parametreler ile konuya müdahale etmeye çalışmaktadır.
Bosna Hersek son zamanlarda değişen göç güzergahıyla birlikte, birçok göçmeni topraklarında misafir etmektedir. Göçün en önemli faktörlerinden biri, kötü koşullardan kurtularak daha iyi olanaklar sunan sisteme sahip olan ülkenin bir parçası haline gelmek umudu olduğu bilinmektedir. Savaş, kıtlık, doğal afetler ve siyasal-ekonomik yaptırımlar, tarih boyunca insanlığı daha iyi koşullara ulaşmaya doğru bir arayışa iten en önemli faktörlerdir. Buna bağlı olarak da düzensiz göçmenlerin hareket noktaları değişerek, Avrupa Birliği’ne kolaylıkla geçiş yapabilecekleri alanlar hareketlilik sürecindeki en önemli bekleme noktaları olarak belirlenmiştir. Bosna Hersek’teki göçmen nüfusunun yıllara göre sayısal artışı da bu şekilde gerçekleşmiş ve yeni çağın cazip göç güzergahında yerini almıştır. Bu süreçte Bosna Hersek’in, göçmen dalgasını yönetim konusunda büyük bir başarı ve özveri gösterdiği kesinlikle bilinmektedir.
Bu yazıda Aralık 2018’de Bosna Hersek Kızılhaç ve Kızılay Komitesi’nin Uluslararası koordinasyon sorumlusu ve Genel Sekreter Asistanı Zaklına Nınković hanım ile Bosna Hersek göçmen akımı üzerine yaptığım söyleşiden bir bölümü aktarmak istemekteyim.
Kısaca bizlere beklenmeyen bir göçmen kitlesinden ve şu an ki durumun bir krize dönüştüğünden bahsettiniz, suan gündemde olan en önemli konu: Tüm ülkelerin bu sorumluluğu eşit olarak paylaşmasına yönelik, sizce Bosna Hersek devleti gerçekten “sorumluluk-paylaşımına” hazır durumda mı? Devlet düzeyinde ve organizasyonlar düzeyinde yeni göç akımıyla baş edebilecek çalışmalar nasıl devam ediyor?
Göçmenlerin Bosna Hersek’e varmasının çok uzun bir tarihi süreci söz konusu değil henüz, biz devlet olarak bu durumla asıl olarak mart ayında yüzleştik. Mart ayından beri Bosna Hersek İnsan Hakları ve Mülteciler Bakanlığı tarafından devlet düzeyinde organize edilen toplantılarda Kızılhaç Kızılay Komitesi olarak katılıyoruz. Özellikle Avrupa Birliği üyesi komşu ülkelerle de çalışmalara katılarak bu gibi durumlara hazırlanmaya çalışıyoruz. Bunun gibi olağanüstü bir durumla Bosna Hersek devleti gibi savaş sonrası yaralarını tam olarak saramamış bir devletin henüz böyle bir sorumluluğu paylaşmaya hazır olduğunu düşünmüyorum. Özellikle de ülke dışında ikamet eden milyonlarla mülteci vatandaşı varken. Biz aş evimizi ve diğer hizmetlerimizi göçmenlere yardım etmek amacıyla kullanmaktayız. Hem devlet hem de uluslararası komite olarak göçmen konusunda farkındalığı ve toplumsal bilincin ortaya çıkması adına medya kanallarını da etkin bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Bu insani yardım olanaklarının her şekilde sağlanması gerektiğine inanıyorum her ne olursa olsun bu insanlar bir amaç uğrunda bu yola çıkmışlar bu durumda onların öncelikli yardımlarını karşılamak bizlerin öncelikli görevi. Saraybosna’da çok belli olmasa da özellikle Una-Sana Kantonunda durum çok daha ciddi. Binlerce insan başlarını sokacakları bir çatıya ihtiyaç duymakta ve maalesef Bosna Hersek devleti tüm bu insanlara kalacak yer sağlamakta zorlanıyor çünkü ülkenin bunun gibi beklenmedik bir durum için gerekli şartları ve altyapısı yok. Özellikle de kışın çok çetin geçtiği bu coğrafyada, göçmen konusunun bir krize dönüştüğü kabul edilmeli. Binlerce insan kar yağışı altında, toprak zeminlerde, ısıtma imkânının olmadığı ortamlarda yaşam mücadelesi veriyor. Bosna Hersek devletinin sunduğu en büyük imkân, Bosna Hersek Kızılhaç Kızılay Komitesi, Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Göç Örgütü ve diğer uluslararası organizasyonların yardım çalışmalarına katılmasına olanak sağlaması. Organizasyonların düzenlediği faaliyetlerde esneklik sağlayarak, engelleyici politikalar izlememesi diyebiliriz. Göçmen kitlesine yönelik olan toplantılar daha sık ve daha planlı bir hale getirilerek, ihtiyaç ve çözüm odaklı yaklaşımlara devlet tarafından öncelik veriliyor. Ancak devletin ve uluslararası organizasyonların, sorumluluk paylaşımında kısıtlanmasının asıl nedeni devlet ya da bürokratik sebeplerin çok dışında; asıl neden göç eden bu insanların amaçları. Bu insanların çoğunun bu yolculuğa başlamasının en büyük amaçlarından biri Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa Birliği ülkelerine ulaşmak. Bu insanların ne kadar süre Bosna Hersek sınırlarında kalacağını bilmediğimiz gibi onları da daha iyi imkanlara ulaşma isteklerinden dolayı yargılayamayız. Bu sadece bizlere entegrasyon faaliyetleri için erken olduğunun bir göstergesi. Tam olarak bu insanların taleplerine en doğru şekilde nasıl ve ne şekilde cevap vereceğimizi de kestiremiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir proje çalışmasında konuştuklarımızın hala bu söyleşideki noktalar üzerinden devam etmesi göç çalışan ve göçmenlerle ilgilenen biri olarak beni neyi yanlış yapıyorum konusunda çok düşündürdü. Çünkü bu süre zarfında birçok insan hayatını kaybetti. Tek amaçları, Zaklına hanımın belirttiği gibi Avrupa sınırlarına geçmek olan bu insanlar, Avrupa Birliği sınırlarında ölüm kalım mücadelesi vermeye devam etmekteler.