OSMANLI DEVLETİ’Nİ BİR SÜRE CİNLER YÖNETTİ
Üç kıtaya hüküm süren, toprakları 24 milyon kilometreye ulaşan bir cihan imparatorluğunun bir süreliğine cinler tarafından yönetildiğini biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız panik yapmayın, birazdan öğreneceksiniz. Gelin hep beraber 17. yüzyılın ikinci çeyreğine Sultan İbrahim’in hükümdarlık yaptığı yıllara gidelim…
Sultan İbrahim’in akli problemleri olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bu psikolojik rahatsızlıkları o kadar çok artmıştı ki annesi Valide Kösem Sultan denize düşen yılana sarılır misali çareyi cinci bir hocada buldu. Bu hoca Hüseyin Efendi idi. Kendisi Safranbolulu olup daha küçük yaşlarından itibaren babasından sihir ve efsun ile ilgili bilgiler edindi. Medresede eğitim alırken medrese hocaları Hüseyin Efendi’nin sihir gibi işlerle uğraştığını görünce Hüseyin Efendi’yi mezun etmeden medreseden attılar. Ancak Hüseyin Efendi sihir ile uğraştığı için şöhreti İstanbul’da yayıldı. Kösem Sultan da bu şöhreti duyunca Hüseyin Efendi’yi saraya çağırdı.
Hüseyin Efendi saraya gelince Sultan İbrahim’e dualar okuyup tılsımlı sözler söyledi. Bir süre sonra padişah biraz da olsa iyileşmeye başlamıştı. Sultan İbrahim, Hüseyin Efendi’nin kendisini iyileştirdiğini düşünüyordu. Bu sebeple birçok konuda Hüseyin Efendi’nin fikrini alıyordu. Hatta onun lafıyla sadrazamı Kemankeş Mustafa Paşa’yı bile katlettirmişti. Hüseyin Efendi de sanki padişahı etkisi altına almış gibiydi! Artık bu dönemde Hüseyin Efendi cinci hoca olmuştu. Padişahı iyileştirdiği için kendisine Mahmud Paşa Cami yanında dayalı döşeli bir saray verildi. Sadece saray ile kalınsa iyi! Medreseyi bitirememesine rağmen önce Sahn-ı Seman Medresesi’ne daha sonra da Süleymaniye medreselerinden birinde müderris olarak göreve başladı.
Bu kadar ödül yeter diye sakın düşünmeyin. Dahası da var! Hüseyin Efendi sonra padişah hocası oldu, yetmedi Galata Kadısı oldu. Ve nihayet Cinci Hoca Anadolu Kazaskerliği görevine getirildi. İşte tam da bu görevini sürdürürken rüşvet ve suiistimaller yağmur olup yağıyordu!
Cinci Hoca’nın adı rüşvetçiye çıkınca bir iki kez sürgün edilse de tam bu dönemde Sultan İbrahim katledilmişti. Böylece kendisini kollayabilecek bir padişah artık yoktu. Daha sonra evine baskın yapılarak mallarına el konuldu. Cinci Hoca’nın görevde iken edindiği mal varlığını da söylemeden geçmeyelim; 3000 keseden fazla altın, bohçalar ve sandıklar dolusu altın ve mücevherat, elliden fazla samur kürk, zamanında kendi üzerine yaptığı birçok tarla ve köy arazileri, iki güğüm çil akçesi, 70.000’den fazla kuruş… Cinci Hoca tüm mal varlığını çok kısa bir süre içerisinde hak etmeden geldiği makamlardan aldığı maaşlar ve rüşvetler ile yapmıştı. Bu mal varlığına da devlet el koydu.
Yeni padişah ve yönetimi Cinci Hoca’yı öldürmekten çekindikleri için onu sürgüne yolladılar. Ancak kendisi Sultan Ahmed Vakası’na karışınca 1648 yılında Limnili Hüseyin Çavuş tarafından öldürüldü. Kısaca, Cinci Hoca bir süre de olsa Sultan İbrahim’i etkisi altına alıp, yönetiminde söz sahibi olduğuna bildiğimize göre Osmanlı Devleti’ni bir süre cinler yönetti diyebilir miyiz?