8 Mart; kimilerine göre kapitalist sistemin bir oyunu, kimilerine göre kutlanması gereken yılda bir gün dahi olsa kadınların haklarının hatırlanması gereken bir gün, kimilerine göre de fabrikada emekçi kadınların yandığı acı dolu bir gündür. Bende 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününü bahane ederek sizlere Osmanlı Devleti’ni en az padişahlar gibi yönetebilen güçlü ve heybetli kadın sultanlarımızdan bahsedeyim.
Bir kadın düşünün. Bir anda kendini yüzlerce kadın arasında buluyor. Hırslar ve entrikalar içerisinde hayatta kalmaya çalışıyor, hayatta kalmayı başardıktan sonra kendi çocuklarını hayatta tutmaya çalışıyor. Bazıları başarılı oluyor bazıları olamıyor…
En başarılı kadın sultanlar dahi kendi çocuklarının idam edilişini gözyaşları içerisinde izleyebiliyor. Bazı kadın sultanlar kendi çocuğunun tahta çıkışını mutlulukla izlerken, diğer çocuklarının öldürülüşüne şahit oluyor… Yani bir tarafta taht diğer tarafta ölüm.
Bütün kadın sultanlar, hayatları boyunca oğullarından birisinin tahta geçmesi için çalışırlar. Oğlu tahta geçen anne de valide sultan olacak ve böylece bütün Osmanlı mülküne hükmedebileceklerdir. Ancak işler her zaman planlandığı gibi gitmeyebilir. Takdiri ilahi buna izin vermeyebilir. Örneğin Hürrem Sultan.
Önce hayatta kalmak için sonra da valide sultanlık için birbirleriyle savaşan kadın sultanların aksine, valide sultanlık ve harem yönetimi Nurbanu Sultan’a adeta altın bir tepsi içerisinde sunulmuştu. Nurbanu Sultan’ın iktidardan yana yüzü gülse de onun da II. Selim’den dolayı yüzü gülemedi desek yeridir.
Güzelliği dillere destan Safiye Sultan’ın bahtı da keşke kendi gibi güzel olsa demekten kendimi alamıyorum. Atalarımız hep söyler yüz güzelliği geçici baht güzelliği olsun diye. Kendi canından kanından olan torunun, seni teamüller gereği Eski Saraya gönderir de işte ne valide sultanlık kalır ne de iktidar…
Hürrem Sultan, yönetimde iktidar değilken devletin iç işlerine karışabiliyordu. Bu Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisine verdiği bir ayrıcalıktı. Padişah zaman zaman Hürrem Sultan’a devlet işlerini anlatıyor ve kendisine akıl danışıyordu. Safiye Sultan ise Hürrem Sultan’dan farklı olarak kendisi valide sultan olup padişah oğlu üzerinden iktidara hakimdi. Üstelik devletin hem iç meselelerine hem de dış meselelerine karışabiliyordu. Bu da yetmiyormuş gibi kendi istediği devlet adamlarını çeşitli devlet kadrolarına getiriyor hatta bazı devlet adamlarına sırf kendi istediği olsun diye rüşvet ve çeşitli hediyeler veriyordu.
Ancak 1600’lü yılların başına gelindiğinde harem yönetiminde işler değişmişti. Bazı kararlar alındı. Hatta bu kararlar adeta devletin geleceğini değiştirdi. Taşlar yerinden oynadı. Şehzade annesi olan kadın sultanlar artık erkek çocuklarının öldürülmesini istemiyordu. Varsın taht kimin olursa olsun yeter ki oğullarımız hayatta kalsın diyorlardı. Bu ani uygulanan manevra devletin bekasını da etkiledi. Artık eski ihtişamlı, zaferden zafere koşan Osmanlı Devleti yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmeye başlayacaktı…