Seçim, bir ülkenin demokrasi ile yönetildiğinin en önemli göstergesidir. Eğer bir ülkede yaşayan vatandaşlar kendi yöneticilerini seçebilme hakkına sahipse o ülkede monarşi veya diktatörlük yoktur, demokrasi vardır. 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte bu seçim sisteminde demokrasi zaman zaman sekteye uğrasa da uygun bir şekilde işlemektedir. Ancak bu seçim tarihinde bir seçim var ki… Seçimde demokrasi kelimesinin d harfi bile yok! Çünkü seçime şaibe karışmış!
1946 seçimleri ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeni bir dönem başlamıştı. Bu seçim döneminde Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçmişti. 1946 seçimleri için Nuri Demirağ, Milli Kalkınma Partisi’ni kurarak seçime girdi. Cumhuriyet Halk Partisi mensubu olan Celal Bayar da partiden ayrılarak Demokrat Parti isimli bir parti kurdu. Bu dönemde bu iki parti dışında birçok yeni partiler oluşmaya başladıysa da o partilerin kuruluş hazırlıkları 1946 seçimlerine yetişemediği için seçime giremediler.
1946 yılının temmuz ayında yapılan seçime halkın %75’i katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi 395 milletvekili, Demokrat Parti 64 milletvekili, bağımsız 6 oy vardı. İlk kez mecliste Cumhuriyet Halk Partisi dışında başka parti de katıldı. Bu seçimde ilk defa açık oy gizli tasnif sistemi uygulandı. Yani herkes oyunu topluluk önünde kullanacak ancak oylar gizli bir şekilde sayılacaktı. Seçmenler oylarını jandarma baskısı altında kullanmıştı ve dahası birçok sandıkta demokrat partililerin görev alması yasaklanmıştı.
Peki, 1946 seçimlerinde Balıkesir’de nasıl oy kullanılmıştı? Birazdan anlatacağım olayı Balıkesir’de şuan yaşayan 80 ile 90 yaşındaki nüfus bilmektedir. Ancak kimseyi zan altında bırakmamak adına ben, kişilerin ve mekanların isimlerini değiştirerek anlatıyorum. 1946 seçimlerinde Fıçıcı Agah Efendi diye biri Balıkesir’de yaşıyormuş. 1946 seçimlerinde kullanılan oyların konulması için Fıçıcı Agah Efendi’den bir fıçı yapılması istenmiş. Çünkü oylar fıçının bir yerinden doldurulup diğer tarafından boşaltılabilirmiş. Bu seçimdeki oylar için fıçı organize edilmiş. Bu olay doğru mudur bilinmez, belki de halk arasında anlatılan bir abartıdan ibarettir belki de gerçektir, kim bilir…
(Bu yazı yazılırken Türkiye İstatistik Kurumu’na 2012 yılında girilen verilerden ve 1946 yılına ait Cumhuriyet Gazetesi haberlerinden yararlanılarak kaleme alınmıştır.)