Bir tarafta tedavi edilemeyen amansız bir hastalık… Bir tarafta bitmek bilmeyen pahalı ve lüks alışverişler… Bir tarafta 12 ameliyat geçiren ancak sancıları dinmeyen acıların sultanı… Diğer tarafta Paris’ten yüklü miktarlar ödeyerek satın alınan, kıyafetlere ve arabalara sahip olan ihtişamlı bir sultan…
Bahsettiğimiz sultan I. Abdülmecit’in kızı Refia Sultan’dır. Hayatı romanlara ve filmlere konu olacak kadar acıklı ve ilginçtir. Hanedanın biricik kızlarından birisi olan Refia Sultan çok iyi eğitim almasına rağmen hayatı mutsuzluklarla doludur. Refia Sultan 5 yaşındayken eğitim hayatına Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenerek başlamış, daha sonra Fransızca ve Farsça öğrenmişti. İtalyan ve Fransız müzik öğretmenlerinden özel müzik dersleri almış, Batı müziğini öğrenmiş ve iyi derecede piyano çalmaya başlamıştı.
16 yaşındayken Osmanlı devlet geleneğine gereğince bir paşa ile evlendirildi. Bu paşa Mahmud Edhem Paşa idi. Paşa, hanedana damat olunca devlet geleneği olarak bulunduğu mevkisinde yükselmişti. Ancak bu evlilik Refia Sultan’a bir yük idi. Refia Sultan kardeşine sık sık mektup yazmış ve bu mektuplarında evliliğinin iyi gitmediğini hatta boşanabileceğini bile söylemişti. Bu yıllarda Refia Sultan’ın yaşadığı mutsuzluk kendisini yıpratmaya başlamıştı. Ancak Refia Sultan mutsuzluğunun yanı sıra çok cömert ve yardımseverdi. Yardıma ihtiyacı olan kişilerden elini esirgemezdi. Belki de bu şekilde oyalanarak mutsuzluğundan kurtulmaya çalışıyordu kim bilir?
Aşağıda görmüş olduğunuz araba, Refia Sultan ve saraydaki diğer sultanlar için Paris’ten özel olarak yaptırılıp getirilen koçu tarzı bir saltanat arabasıydı. Bu saltanat arabası Refia Sultan’ın düğün arabasıdır. Refia Sultan Topkapı Sarayı’nda bu arabaya binerek düğün alayına katılmış ve kendi sarayına bu araba ile gitmişti.
Refia Sultan, Ramazan aylarında imamlara, müezzinlere ve hafızlara hediyeler verdirirdi. Sık sık mevlit okuturdu. Kendi hizmetinde çalışan yardımcılarının her türlü maddi ihtiyaçlarını karşılardı, kimseyi sıkıntıda bırakmazdı. Çeşitli türbeleri ziyaret eder, hayırlar yaptırır, koçlar kestirip fakirlere dağıttırır, hatta su ihtiyacı olan yörede tulumba yaptırdığı dahi kayıtlara geçmişti. Ancak… Bu kadar yardımsever bir sultan lükse, şatafata ve gösterişe düşkün olması tezatlık mıdır?
Refia Sultan’ın hayattaki en büyük hobisi modayı takip etmek ve alışveriş yapmak idi. Refia Sultan’ın Batılı sultanlara benzeyen bir yaşantısı vardı. Arabasını ve kıyafetlerini özel olarak dönemin ünlü Fransız dükkanlarından İstanbul’a getirtirdi. Getirttiği bu eşyalara da yüklü miktarda paralar öderdi. Ancak bir süre sonra Refia Sultan’ın bu lüks harcamalarını maaşı karşılamamaya başladı. Refia Sultan da ne yapsın? Tabii ki lüks harcamalarından vazgeçecek değildi. Haliyle piyasada çeşitli yerlere borçlanarak alışverişini yapmaya devam ediyordu. Bir zaman sonra bu borçlar fazlalaştı ve üzerine faiz de binmişti. Ancak Refia Sultan’ın bu borçları ödeyecek maddi gücü yoktu. Dahası Refia Sultan hastalanmıştı. Doktor ve ilaç parasını da ödeyemeyince bu borçların altından kalkamadı.
Refia Sultan 33 yaşındayken amansız bir hastalığın pençesine düştü. Bu hastalığı yenebilmek için Avrupa’dan alanında uzman en iyi doktorlar getirtildi. Refia Sultan 12 kez ameliyat oldu. İyileşmek için ilaçla tedavinin yanında bitkisel yolları da deneyen Refia Sultan iyileşememiş ve 1880 yılında vefat etmişti. Naaşı da İstanbul’da bulunan Yeni Camii’nin içinde yer alan Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi’nde bulunmaktadır.
Bu kadar şatafatın içerisinde kim bilir belki de Refia Sultan mutsuzluktan hasta olmuştur. Demek ki mutlu olmak için saraylarda yaşamamıza, lüks içerisinde davranmamıza veya Paris’ten kendimize araba getirmemize gerek yokmuş. Ne demiş Albus Dumbledore ‘’Mutluluk her zaman vardır, en karanlık anlarınızda bile. Yeter ki ışığı açmayı unutmayın.’’