Kıymetli okurlarım, sizce altın insanlık tarihinden itibaren hemen hemen her dönemlerde ön plana çıkan değerli bir oluşumdur diyebilir miyiz? Diyebiliriz. Ancak altın ilk defa ortaya çıktığında bugünkü kadar değer görmemişti. Çünkü yumuşak olan bu element insanoğlu için pek bir şey ifade etmiyordu. Zaman içerisinde çeşitli uygarlıkların etkileşimi sonucunda yaygınlaştı ve önemi arttı.
Şimdi sizlere altının öneminin daha yaygınlaşmadığı bir dönemde, altının kalp hastalıklarına iyi geldiğinden bahsetmek istiyorum. 1519 yılının başlangıcında İspanyollar, Meksika’yı keşfettiler ve burayı işgal etmeye başladılar. İşgal sırasında bütün Meksika topraklarını araştırmışlar ve bu topraklarda çok değerli altın madenleri olduğunu fark etmişlerdi. Ancak bu madenleri Meksikalılar kullanmıyordu.
Meksikalılar altın madenlerine yeteri kadar önem vermedikleri için, ülkelerine gelen bu yabancıların neden binbir zahmetle bu madenleri çıkartıp kendi ülkelerine götürdüklerini anlamamışlardı. Meksikalılar altının yenilmeyen, içilmeyen ve dikilmeyen bir ürün olduğunu düşünüyorlardı. Ayrıca altın, silah yapılamayacak kadar da yumuşak bir üründü. Peki, İspanyollar bu işe yaramayan altın elementini neden çıkartıyorlardı? Bu sorunun cevabını öğrenmek için İspanyollara sordular.
İspanyollar ise altının kıymetini Meksikalılara söylememek için akıllara zarar bir yalanı ortaya attı. İspanyol halkının yarısından fazlası bir hastalığa yakalanmıştı. Bu bir çeşit kalp hastalığı idi. Ancak ne yapsalar da bu kalp rahatsızlığını geçiremediler. Ta ki altını bulana kadar. Yakalandıkları bu kalp hastalığını sadece altın geçiriyordu. Böylece İspanyollar bu bahane ile Meksikalılara hesap vermeden altını, madenlerden çıkartarak kendi ülkelerine götürüyorlardı.
O gün bugündür altına verilen önem malumunuz… Neyse ki altın kendini sürekli yenileyen bir maden olduğu için sonunun gelmeyeceği söyleniyor. Bu da dünyada hepimize yetecek kadar altın var ve altın için savaşmamıza gerek olmadığını gösterir. Tabii insanoğlu aç gözlülük etmezse!