Hepimizin malumu, İsrail’in Filistin’e yönelik yaptıkları…
Sadece 7 Ekim’den bu yana değil Filistin topraklarında yıllardır devam eden vahşet, insanlığın vicdanını dün sızlattığı gibi bugün de sızlatmaya devam ediyor.
Hele ki hafta başında İsrail’in, Refah kentindeki yerinden edilen Filistinlilerin kampına yönelik düzenlediği saldırı ise bardağı taşıran son damla oldu.
Savaşın da bir ahlakı, bir hukuku vardır!
İnsanların güvenli bölge diye sığındıkları Refah’taki çadır kente saldırmak hiçbir vicdana sığmaz.
Masum insanlar evlerinden yurtlarındanediliyor.İnsanlar, dünyanın gözü önündeşehit ediliyor. Çocuklar göz göre göre katlediliyor.
Filistin’deki kardeşlerimiz İslam ümmetinin bir parçasıdır. Onların acısı, bizim acımızdır. Orada bir yangın varsa biz burada rahat edemeyiz, etmemeliyiz.Orada yaşanan acıyı kalbimizde hissetmiyorsak imanımızı sorgulamalıyız
“İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.” (Müslim, Îmân, 78) Bu hadis, Efendimizin (sav) kötülüğe karşı nasıl bir tavır takınmamız gerektiğine dair önemli bir öğüdüdür. Bir Müslüman olarak, kötülüğe karşı duyarsız kalıp onu görmezden gelemeyiz.
Ölen binlerce masum insanı görmezdengelmek, kalbimizin katılaştığı anlamına gelir.
Bu insanları görmezden gelmek, onların acısını görmezden gelmek demektir.
Zalimin yaptıkları neticesinde şehit olan masum insanların acısını görmezden gelmek, insanlığımızı yitirmemize neden olur.
Masum insanlara yapılan zulme sessiz kalmak, gelecekte daha fazla zulme yol açar. Bir dizide duymuştum diyordu ki: “Zulmü görmezden gelmek mazluma ihanettir.”Zalimler, masum insanlara karşı yaptıkları zulmü görmezden geldiğimiz sürece daha da cesaretlenir. Bu da gelecekte daha fazla zulmün, vahşetin ve acının yaşanmasına neden olur.
İslam ümmeti olarak bir araya gelmeli ve Filistin’de yaşanan zulmü durdurmak için elimizden geleni yapmalıyız. Filistinli kardeşlerimizin yalnız olmadıklarını göstermeliyiz.
Miraç dolayısıyla İslam tarihinde önemli bir yeri bulunan Filistin’de İslâmiyet’in yayılması için başlatılan faaliyetleri unutamayız. Neme lazım diyemeyiz.
Peki, ne yapmalıyız?
Yaşanan zulmü çevremize, ailemize, dostlarımıza ve sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya anlatmalıyız.
Uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı olan bu işgale karşı sesimizi yükseltmeliyiz.
Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla oradaki kardeşlerimize gidecek olan yardımlar için destekte bulunmalıyız.
İsrail’in işgal politikasını destekleyen ürünlere ve şirketlere karşı bilinçli bir şekilde boykot uygulamalıyız.
Kardeşlerimiz için dua etmeliyiz.
Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa bizim mirasımızdır. Bu mirası korumak ve Filistin’deki zulmü durdurmak için hepimize görev düşüyor.
Unutmayalım ki, mazlumun yanında, zalimin karşısında olmak, tüm Müslümanların ve barışa inanan insanların ortak davasıdır. Bu davada sorumluluk almaktan ve elimizi taşın altına koymaktan geri durmamamız gerekir.