ÇOBANDAN DÜNYA ÇAPINDA BİR FİZİKÇİYE: HÜSEYİN YILMAZ
Bir köy düşünün…
Uçsuz bucaksız meralar, ufka uzanan tepeler, koyunlarını otlatan bir çocuk.
Çocuk, elindeki sopayla yere şekiller çiziyor, hayalleriyle gökyüzünü hesaplıyor.
Kimse farkında değil ama o çocuk, yıllar sonra Einstein’ın karşısına çıkacak, onun teorilerine itiraz edecek, kendi alternatifini sunacak!
Adı Hüseyin Yılmaz.
1924’te Denizli’nin Acıpayam ilçesinde, bir köyde doğdu. Ailesi sıradan bir çiftçiydi, paraları yoktu ama çocuklarının zihni parlaktı.
Okula gitti, müthiş bir matematik zekâsı olduğu fark edildi. Ama sadece yetenek yetmez; azim, inat, çalışkanlık gerekir. Hüseyin Yılmaz’da bunların hepsi vardı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nden mezun oldu, ardından kaderin çarkları döndü ve Amerika yolları açıldı.
Harvard Üniversitesi’nde araştırmalar yaptı. Burada, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı fizikçilerinden biri oldu. Ama onu asıl meşhur eden şey, Einstein’a karşı çıkmasıydı.
EINSTEIN’A KARŞI ÇIKAN TÜRK
Şimdi düşünün:
20.yüzyılın en büyük bilim insanına meydan okuyorsunuz.
Herkesin “deha” dediği adamın teorilerinde bir eksiklik buluyorsunuz ve kendi modelinizi ortaya koyuyorsunuz.
Hüseyin Yılmaz, genel görelilik kuramındaki kütle-çekim alanı denklemlerinin eksik olduğunu savundu.
Einstein’ın modeli, kara delikler ve uzayın bükülmesi gibi konulara yeterince açıklık getirmiyordu.
Yılmaz, kendi alternatif teorisini geliştirdi: “Yılmaz Gravitasyonu”
Bu teori, bilim dünyasında ciddi yankı uyandırdı. Bazı fizikçiler tarafından desteklendi, bazıları tarafından eleştirildi. Ama bir gerçek vardı:
Bir Türk bilim insanı, Einstein’ın karşısında kendi teorisini savunabiliyordu!
Yani, köyde çobanlık yapan o çocuk, yıllar sonra bilim dünyasında kendi adını yazdırdı.
BİZ ONU BİLİYOR MUYUZ?
Büyük ihtimalle çoğu insan Hüseyin Yılmaz’ın adını ilk kez duyuyor.
Çünkü biz, bilim insanlarımızı tanıtmakta maalesef pek başarılı değiliz.
Futbolcuları, magazin figürlerini, siyasetçileri biliyoruz ama bilime yön veren insanlarımızı bilmiyoruz.
Oysa Yılmaz, sadece Harvard’da değil, MIT, Princeton ve Stanford gibi dünyanın en iyi üniversitelerinde araştırmalar yaptı.
Ve hatta Stevens Teknoloji Enstitüsü’nde bilgisayarlara sesle komut verme sistemleri üzerine çalıştı. Yani Google Asistan ve Siri gibi uygulamaların temellerini 1970’li yıllarda attı.
2000 yılında hayatını kaybettiğinde, arka planda kalmış büyük bir deha olarak hayata veda etti.
SONUÇ: BİR ÇOBANIN İLHAM VEREN HİKÂYESİ
Hüseyin Yılmaz’ın hikâyesi bir başarı öyküsü değil, bir ilham kaynağıdır.
Çünkü bu, bir köy çocuğunun dünyaya kafa tutabileceğinin kanıtıdır.
Çünkü bu, Türkiye’den çıkıp bilime yön vermenin mümkün olduğunun göstergesidir.
Bugün gençlere Hüseyin Yılmaz gibi isimleri anlatmalıyız.
Çünkü onlar, sadece geçmişimizin değil, geleceğimizin de kahramanlarıdır!