Yerleşik düzende artan nüfus ve buna bağlı büyüyen toprak hacmi neticesinde devletler, maddi kaynaklar ve sınırlar oluşturmuştur. Devlet kaynaklarının çoğaltılması için farklı girişimlerde bulunulmuştur.
İpek ve Baharat ticaret yollarının o dönemdeki etkileşimi ulusların o yollara hakimiyet kurması üzerine bir çaba içine girmesine neden olmuştur. Farklı coğrafyalarda üretilen gıdaların o yollar üzerinden geçmesi, buralara hakim olan ulusların gıdalardan nemalanması oldukça prestijli bir durum olmuştur. Bu yollara ulaşmak için farklı güzergâhlar deneyen insanlar tarihteki coğrafi keşifleri başlatarak, güçlü ulusların güçsüz topluluklar ve uluslar üzerinde etik dışı hakimiyetine ve coğrafyanın ürettiği gıdalara sistematik yağmalar gerçekleştirmesine yol açmıştır. Bu sistematik yağmalama sonucu binlerce gıda keşfedilmiş ve yağmacıların ana vatanlarına güç olarak geri dönmüştür.
Gıdaların temini ulusların mutfağını güçlendirmiştir. Bu gıdalar etkileşimde olan uluslarca ve ticaret yolları vasıtasıyla yaygınlaşmış ve kullanımı artmıştır. Artan kullanım ile pazarlayan uluslar tarafından ekonomik güç olarak kazanıma dönüşmüştür.
Bireyin birincil ihtiyacını karşılayan gıdaların pazarı ulusları güçlendirip daha fazla sistematik yağmaya sebebiyet vermiştir. Şeker pancarının çok fazla rağbet görmesi, bununla ilgili tedarikçilerinin koloni kurma çalışmaları, keşifler sonucunda elde ettiği iş gücünü yükseltmelerine sebep olmuştur. Aynı şekilde kahvenin bulunuşu ve tüketimi de çok fazla rağbet görmüş, üretimi arttırmak adına ilk fabrikalar kurulmuştur. Bütün bu süreçlerde gıda üretiminde bir devrim gerçekleşmiştir.
Sanayi devriminin başlamasında önemli bir kol olan gıdanın böylelikle global seviyede etkileşimi yükselmiştir. 18. yüzyılda teknolojinin gelişmesi ve bunun üretim araçlarında kullanılmasıyla fabrikalarda çalıştırılmak üzere kullanılan işçi sınıfı terimi doğmuştur. Artık gıda insanlığın en büyük pazarı, ulusların ise müdavim pazarı haline gelmiştir.