VALLAHİ BİR ELİME AYI, BİR ELİME DE GÜNEŞİ VERSELER…
Peygamberimize, Urve bin Rebia gelip; “Benim sözlerimi kesmeden dinler misin?” der.
Peygamberimiz de “Evet” der.
Ve başlar Urve konuşmaya…
“Ya Muhammed mal mı istiyorsun?
Seni EN ZENGİNİMİZ YAPALIM.
Kadın mı istiyorsun?
Sana EN GÜZEL KADINLARIMIZI verelim.
Yöneticilik mi istiyorsun?
Gel seni başımıza KRAL yapalım.
Eğer hastaysan seni en güzel HEKİMLERİMİZLE TEDAVİ ettirelim.”
Peygamberimiz “Ben seni dinledim şimdi sen beni dinle” der ve Fussilet Suresi 13. ayete kadar okur ve secdeye kapanır. Kalkar ve “OLMAZ” der.
Allah’ın Rasulü hepsini elinin tersiyle geriye itecek, bu sefer farklı bir teklifle gelecekler.
“Ya Muhammed gel sen bizim ilahlarımıza bir gün, biz de senin taptığına bir gün ibadet edelim. Kabul değil mi? En nihayetinde sen bizim ilahlarımıza bir anlık secdede bulun, biz de senin Rabbine bir yıl boyunca ibadette bulunalım.”
Böyle bir teklife karşılık, yine ret cevabı verdi. Müşriklerin tahammülleri kalmadı.
Yeter dediler ve Ebu Talibe geldiler. ‘Ey Ebu Talip yeğenin ya susacak ya da susturulacak, artık her şeyi göze aldık.’ dediler ve gittiler.
Ebu Talip Rasulullah’ın yanına gitti ve müşriklerin kendisine söylediklerini yeğeni Hz Muhammed’e (sav) söyledi.
Allah’ın Rasulünün verdiği cevap; gerçek, eşsiz önder, eşsiz lider ve rehberin verdiği cevaptır.
Günümüzün şarlatan idareci ve yöneticilerine de muhteşem bir cevaptır.
‘Git onlara söyle. Vallahi bir elime ayı, bir elime de güneşi verseler, bilsinler ki Allah’ın Rasulü asla ve kat’a davasından vazgeçmeyecek.” der.
Ey Kardeşlerim Allah Rasulü kendi adına değil bu davaya gönül vermiş her Müslüman adına o tekliflere HAYIR dedi.
Şimdi biz bu sözün neresindeyiz?
Selametle kalın