RABİA YURDAKÖK
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. TARİH
  4. Peygamberimizin Kabrini Çalma Planları

Peygamberimizin Kabrini Çalma Planları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçen hafta sosyal medyada en çok konuşulan kelimelerin arasında ‘’islamofobi’’ kelimesi de vardı. Kullananların %65’i bu kelimeyi sanki hayatlarında ilk defa duyuyormuş gibi yorumlar yapmışlardı. Ben buna oldukça şaşırdım. Sonra da buna niye bu kadar şaşırdığım için kendime şaşırdım. Bizim bir şeyleri öğrenmemiz için onun popüler kültür arasında yeri olması gerekiyor. Yoksa öğrendiğimiz şey hiçbir zaman gerekli olmaz diye bir düşünce yapısı var. İslamofobi kelimesi de buna dahil.. Bunu öğrenebilmemiz için popüler olması gerekiyordu, ki oldu da.

Ancak islamofobi yeni bir mevzu değil. Hatta bu yüzyılın mevzusu da değil. İslamofobi 12. yüzyılda bile vardı. En kaba tabirle islamofobi İslam korkusu demektir. İslam dinine ve Müslümanlara duyulan ayrımcılık, düşmanlık, haset, kin ve nefrettir. Fobi kelimesi korku anlamına geldiğinden İslam dininden ve Müslümanlardan korktukları, bu dinin egemen olup yayılacağı düşüncesinden korkulmasıdır. ‘’Onlar, ağızlarıyla Allah’ın nurunu (İslam’ı) söndürmek istiyorlar. Halbuki, kafirlerin hoşuna gitmese de Allah nurunun tamamlayıcısıdır.’’ [Saff Suresi 8. Ayet – Elmalılı M.Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim’in Yüce Meali]

İslamofobi’nin en belirgin örneği 12. yüzyılda Hristiyan dünyasının Peygamberimizin kabrini çalmaya çalışmalarıdır. Bilmeyenler için hemen söyleyelim Peygamberimizin kabri Suudi Arabistan’ın Medine şehrinde bulunan Mescid-i Nebevî’nin içerisinde bulunan Hücre-i Saadet’tedir.

12.yüzyılın üçüncü çeyreğine gelindiğinde, Halep şehri Büyük Selçuklu Devleti’nin Atabey’i (valisi) Nureddin Mahmud Zengi tarafından yönetiliyordu. Dönemin Papa’sı da İslamiyet’in hızlı bir şekilde yayılmasını önleyememişti. Bu dönemlerde Müslüman olan Türkler akın akın Anadolu’ya geliyorlar, Hristiyan dünyası üzerine cihat yapma düşüncesi ile sürekli yeni topraklar fethediyorlardı. Hristiyan dünyası bundan çok rahatsız olmuştu. Dönemin Papa’sı, Ruhban sınıfını toplayarak bu duruma bir çözüm arayışı içindeydi. Nitekim de kendince bir çözüm buldu. Eğer Hz. Muhammed’i ortadan kaldırırlarsa, Peygamber’in ve İslam dininin yolunu takip edenleri engelleyebileceklerdi. Peygamber de yıllar önce vefat ettiğinden bunun tek yolu Hz. Peygamber’in naaşını çalmaktı. Ancak bu imkansızdı. Hz. Peygamber’in naaşı Medine’de bulunmaktaydı. Papa ve Ruhban sınıfı planlarını biraz daha geliştirdi. Arapça’yı çok iyi bir şekilde kullanabilen yirmi kişi bulundu. Bu kişilere yüklü miktarda paralar verildi ve Medine’ye gönderildi. Medine’ye giden bu yirmi kişi sanki yıllardır orada yaşıyormuş gibi bir hayat kurdular. Ticaret yaptılar, zaman zaman Mescid-i Nebevî’ye gidip Müslüman gibi ibadet ettiler. Uygun bir fırsatını bulduklarında da Peygamberimizin naaşını çalıp Roma’ya götüreceklerdi.

Papa’nın adamları Medine’de üç sene kaldılar. Bu süre boyunca Hz. Peygamber’in mezarına giden bir tünel kazdılar. Bu tünelden Hz. Peygamber’in mezarına geçip naaşı alacaklardı. Papa’nın adamlarının çalışmaları devam ederken bir rivayete göre bir gece Halep valisi Zengi’nin rüyasına Peygamberimiz girmişti. Bu rüyada Peygamberimiz naaşının çalınacağını ve Zengi’ye, gelip naaşını bu kişilerden kurtarmasını söylemişti. Ancak şunu söylemekte fayda var. Bu rüyanın olayı anlatıcılar tarafından metaforik bir şekilde anlatıldığı düşüncesindeyim. Bu haberin Zengi’ye rüya olarak değil de istihbarat olarak ulaştığını düşünüyorum. Çünkü yirmi kişinin gelip Medine’de tünel kazacağı ve o yörede yaşayanların haberi olmayacağı düşüncesi biraz hayalidir. Neyse konumuza dönecek olursak, Zengi rüyadan uyanır uyanmaz ordusunu toplayıp Medine’ye doğru yola çıktı. Medine’de yaşayan bütün halkı araştırdı hemen hemen hepsiyle görüştü ve nihayetinde Müslüman gibi görünüp ibadet yapan ama tünel kazarak Peygamberimizin naaşını çalmaya çalışan bu sahtekârları görünce hemen anladı ve onları orada öldürttü.

Daha sonra Zengi açılan tüneli kapattırdı. Türbenin etrafını derinlerce kazdırıp içlerine kurşun ve kalayı eritip doldurdu. Peygamberimizin, Hz. Ebubekir’in ve Hz. Ömer’in kabirlerinin etrafını kurşunlarla ve demir kafeslerle ördürdü, etrafını sağlam duvarlarla çevirttirdi. Sağlam tedbirler aldırarak bir daha böyle bir teşebbüste bulunulmasının önüne geçmişti.

Peygamberimizin Kabrini Çalma Planları
Yorum Yap

Giriş Yap

Kriter Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!